JDdwd. Bismillahirrrahmânirrahîm Ve inneke le ala hulukin azîm [Kalem4] Hiç şüphesiz sen pek yüce, azîm bir ahlâk üzeresin. Hulkuna çünkü Hâlik-ı a’zam dedi azîm Lâyık halâyik eyleye mi hulkuna senâ [Mevlânâ Sinân Şeyhî el-Bayrâmî v. 1431] Pek yüce yaratıcı, senin huylarını pek büyük, azîm bir ahlâk üzerindesin» buyurarak târifini bizzât kendisi yapmışken, yaratılmışların lâyık olduğun şekilde seni medh etmesi ne mümkün… Hem dahi Kur’an’da öğdü ol Kerîm Dedi kim sensin “alâ-hulukın azîm” [Süleyman Çelebî el-Nurbahşî v. 1422] El-AZÎM cellecelâluhû Kendi esmâ terkibi olarak açığa çıkmış hiçbir mahlûkun, tesîrindeki şiddet sebebiyle azâmetini kavrayamayacağı, aklın ve hayâlin alamayacağı kadar sonsuz, kendisine ziyâde ümitler beslenen, muhteşem büyüklük. Yâ Rab ne azîmdir bu resîm, hulk-ı azîm hem yâr-ı kerîm… Meselâ bir fil için “Fil büyüktür” bir dağ için de “bu dağ daha büyüktür” deriz ve göz onun büyüklüğünü çevreleyebilir. Ama yeryüzü, gökyüzü, dünya, güneş, kâinat büyüktür dediğimizde göz onu ihâta edemez. Çünkü bunlar gözlerin göremeyeceği belki aklın künhünü idrak edebileceği kadar büyüklüğe sahiptirler. İşte akılla bile künhü idrak edilemeyen, bütün büyüklerin ötesinde olan en büyük, her şeyi içten ve dıştan çepeçevre kuşattığından, ihâtası imkansız olan Mutlak Büyük, el-azîm olan Allah’tır… “Hulk-u azîm” sıfatına hâiz olan Yüce Sultân’ın tabiatındaki azamete âgâh olan, hayret makamındaki erlerin manzaranın heybetinden kalbi titremeye başlar, içi içine sığmaz olur, çâresiz dilinden bir salavât dökülür Gul Allahümme salli yâ azîm ala resûluke’l-azîm ve ala alihi’l-azîm bi addi azametike yâ azîm Ey el-azîm olan Allâhım, azîm olan resûlüne ve O’nun azîm âilesine azametin mikdârınca salât ve selâm eyle yâ azîm Ey Habîb-i Hakk kerîm’üş-şân Muhammed Mustafâ Nâzenîn-i Hazret-i Yezdân Muhammed Mustafâ Zâtunı meddâh olan ol Hazret-i Hak olıcak Nîce bilsün kadrüni insân Muhammed Mustafâ Ümmet üzre ulu minnetdir vucûdun nîmeti Cümle halka rahmet-i Rahmân Muhammed Mustafâ ﷺ [Abdulehâd-ı Nûri es-Sivâsî el-Halvetî v. 1651] FÎ SALÂTÜ’N-NEBÎ SALAVÂTULLÂHİ ALEYHİ VE SELLEM MÜSEDDES KASÎDE O Hâlik ki yoğ iken vâr eyledi ettik zuhûr Kendini isbât için cihânı eyledi pür-nûr Aşk yüz gösterince âlemi bir coşkudur tuttu Hûb cemâlin şûlesi cihanda karanlığı yuttu Kim ki O Dost’tan her-dem huzur bulayım der Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Ol Kerîm ki kudretiyle felekleri döndüren Cümle âfâkı sırlar içinde sarhoşa döndüren Sırr-ı zâtın kalpte gizledi, aksine kâinat dedi Huzurunda herkesi çâresiz hem hayrân eyledi Ey âciz bin cân ile bende ol Muhammed’e el ver Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Acâyib bir arza yaydı manâyı pek derindir Hazîneyi iste bu hânede ki talep yeridir Bu dâr-ı mihnet içre rahat mı bulunur Yârın Hak divânında adın sanın unutulur Durma oynat dudağını burası sevinçli yer Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Kendi kereminden Hüdâ nice nimet dolu sofralar verdi Rehnümâ-yı râh-ı Hak olsun için Muhammed’i verdi Kim O’ndan uzak durursa Allah’a yol bulamaz Kimin bunda şüphesi varsa onda akıl bulunmaz Kim ki rûz-i cezâ’da O’ndan şefâat bekler Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Cümle yârân-ı Muhammed, âgâh kimselerdir Her biri Hak yolunda kılavuz hem yol bilendir Körü körüne inâd edenlerse gâfildir ya câhildir Ömrünü hevâya veren sarhoşlar bunu ne bilir Ne mutlu ferâh gönüllere ki îman içindedir Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât vir Sıddîk gibi sağlam takvâlı kimse yoktur Hem Farûk gibi temiz tâkî kimse yoktur Mîr Osman ki O’dur nâşir-i câmi’-i Kuran İhsânda Haydar gibi bir er bulamaz arayan İki cihanda başın yüce olsun istersen eğer Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver O iki şehzâde, iki şehîd hem merhûm Şefâatleri makbul, iki maktûl, masûm O iki kâmil, iki mükemmili bilmemek olmaz Zîrâ onlarda zerre miktarı hata bulunmaz O yüce Resul’ü aşk ile sevenlerdensen eğer Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Yahyâ-yı Hâşîmî müflîsdir, öyle bir ameli yoktur Gece gündüz gam ve keder elinden esâreti çoktur Dost’un merhametinden başka ümmîdi yoktur Yâ ilâhî! Kerem eyle taksîrâtı pek çoktur Az çok demeden cümle muvahhîdi mesrûr eder Ez-cân u dil ber rûh-ı Ahmed salavât ver Esrâr-ı hakîkat ma’deni Gönüller sultânı, bir aşk rehberi PÎR-İ SÂNİ-İ HALVETÎ HAZRET-İ SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ Kaddesallahu Sırrahu’l Fettâhî Ve’s-salavât-ı safîyât ve teslîmât-ı vâfiyât ol hulâsâ-i mahlûkât ve zübde-i mevcûdat hazretine olsun ki tevhîdin yegâne mütelezzîzi O’dur; O’na yakın olmak lezzet O’ndan uzak olmak hasrettir O’nunla yoldaş olmak hayat O’ndan ayrı düşmek, Hayat rüyâsında nefisle bir başına kalmak Ölümün ta kendisidir. İki cihânın her neresinde bir teşevvüş, karışıklık, bulanıklık varsa Orada mutlaka Sevgili’nin terkinden bir iz vardır Ve yine iki cihânın her neresinde güzel bir iş varsa Orada mutlaka ay yüzlü Sevgili’den bir koku vardır. O’nu sevenlerin ismini anıp anıp yanışları derecesinde, henüz O’nu tanımayanların gafletleri derekesinde, bekâsı ile kâim, aşkı ile dâim, eksilmeyen bir salât ve selâm olsun kendinden kendine…
Ayet-i Kerime Kalem suresi inneke le ala hulukin azim"Ey Muhammed sen; büyülü bir ahlak yok Mücahit Kılınçer1442 h. 24x17 cm. Açılış Fiyatı 50 TL Peyiniz TL Güncel Fiyat TL Lot Sizde Değil Lot Sizde Takibe Al 1 Peyler 0 Paylaş Currency Converter TL USD EUR GBP
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Ve-inneke le’alâ ḣulukin azîminVe şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlaka sahipsin elbette.Ey Resulüm! Gerçekten Sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin. [Not Bu cümlede iki anlam vardır. Birincisi; insanları hidayete yönlendirmek için Aleyhisselatüvesselam Efendimizin katlandığı bütün bu zahmet ve ezi... Devamı..Çünkü sen üstün bir hayat tarzına ve yüksek bir karaktere kesinlikle yüce, büyük bir dini, ülülazm peygamberlerin sünnetini, faziletli, saygıdeğer bir ahlâkı, insan tabiatına uygun üstün bir hayat tarzını, insanı kemale erdiren bir nizamı yaşamaya, öğretmeye, benimsetmeye, savunmaya memursun..bk. Kur’an-ı Kerim, 33/ sen büyük bir ahlak sen, pek büyük bir ahlak sen, pek büyük bir ahlâk hiç şüphesiz büyük bir ahlak kesinlikle evrensel bir ahlâk ahlâkça şüphesiz en yüksektesinVe gerçekten sen, insanlığa örnek olacak pek büyük bir ahlak Peygamberin güzel ahlakının kaynağını vahiy oluşturmaktadır. Onun değer yargıları ve hayat tarzı bütünüyle vahye dayanmaktadır. O halde Hz. Peygam... Devamı..3,4. Sana minnetsiz bir mükâfât hazırdır. Sen de hısâl-i hamîde sen büyük bir ahlaka elbette yüce bir ahlâk sen elbette yüce bir ahlâk sen güçlü bir karaktere elbette yüce bir ahlak her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesinSen, kesinlikle büyük bir ahlak¹ Dürüst, güvenilir bir kimsesin ve dosdoğru bir inanç şüphesiz büyük bir ahlaak üzerindesin muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin!33“Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Hakîm’de وَ اِنَّكَ لَعَلٰي خُلِقَ عَظ۪يمٍ [Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin!] fermân eder. Rivâyet... Devamı..Sen büyük bir ahlak Rabbinin öğretisi huyun en güzeli yok ki sen ahlâkça en yüksek ki sen çok yüce bir ahlak [huluk] Hz. Ayşe’ye Peygamber’imizin ahlakı sorulduğunda, “Onun ahlakı Kur’an’dan ibaretti” demiştir Müslim, Müsâfirîn, 139.Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk sen, seni delilikle suçlayan inatçı kâfirlerin de gâyet iyi bildiği gibi, pek yüce ve değerli bir ahlâkın sahibisin ve işte bu yol üzerindesin. Sen, elbette çok büyük bir ahlâk Senin, sürekli ve içe sinesi bir hak edişin var. // çünkü sen eşsiz bir ahlâk yapısına sahipsin. Ve sen Rabbinden sana öğretilen büyük bir ahlâk üzerindesin. Bu öyle bir ahlâk ki inkâr edenler sana nimet olarak bahşedilen ahlâkın ne olduğunu bilemezler. Zira sen Rabbinden gelen bilgiyle terbiye edilerek insanlık fıtratına en uygun insani değerlere yönlendirildin. İnkâr edenler ise sadece kendi sınırlı sığ kapasiteleriyle ahlâki değerler oluşturarak bir takım kuruntulara sahip oldular. Onların kuruntuları Rabbinin katında hiç bir şey ifade etmez. Onlar kuruntularıyla bir takım ahlâki hükümler koyarak insanlık için gerekli olan gerçekçi ahlâki prensiplere elbette yüce bir ahlak sen, kesinlikle çok büyük bir ahlâk¹ Ahlâk Huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavramdır. خَلَقَ kökünden gelir. Aynı kökten gelen “halk”, gözle görülebilen sûret, şekil ve du... Devamı..çünkü sen, üstün bir hayat tarzına ⁴ sahipsin;4 Tarafımdan “hayat tarzı” olarak çevrilen huluk terimi, en geniş anlamlarıyla kişinin “karakteri”ni, “doğuştan mizacı”nı veya “tabiatı”nı ve aynı zam... Devamı..Hiç şüphe yok ki sen, üstün bir karakter ve muhteşem bir ahlak sahibisin. 21/107, 94/4çünkü sen, muhteşem bir ahlâka/yaratılışa sahipsin;[⁵²³²][5232] el-Hulk, “ben’in tabiatı, kişilik”. “Yaratma ve yaratık” anlamındaki halk ve “yaratılış” anlamındaki hilkat ile akraba. Bir sıfatla kayıtlanmad... Devamı..Ve muhakkak ki sen pek büyük bir ahlak sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! [33, 21]Hz. Peygamber ahlâkından bahsetmesi istendiğinde Hz. Aişe mümkün olan en ideal cevabı şöyle vermişti “Onun ahlâkı Kur’ân’dan ibaret i... Devamı..Ve sen, büyük bir ahlak sen üstün bir dine[*] bağlısın.[*] الخُلُق= huluk ve hulk; din, tabiat ve huy anlamlarına gelir.Lisan'ul-arab Aişe validemizin bir soru üzerine "O'nun huluku Kur'ân'dı" A. b. Han... Devamı..Sen, büyük bir ahlak ki sen pek büyük bir ahlâk gerçekten sen, çok büyük bir ahlak bayıķ sen ħū üzeresin sen ulu ḫūy ki, sən böyük bir əxlaq üzərindəsən!And lo! thou art of a tremendous thou standest on an exalted standard of character.
Vav 'da, Euzu besmele ,Yasin suresi ilk 7 ayeti kerime. Hat Celi divani Ve inneke le ala hulukin azim Kalem suresi. Hat Celi Sulus. Sadakallahu'l azim /sulus. YAYIN ETİKETLERİ Göz Nuru
ŞAN-I MUHAMMEDİ ALEYHİSSELAM VE ONUNLA İLGİLİ KUTSAL, YÜCE AYETLERPeygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimiz'in üstün ve mukaddes vasıflarını açıklayan Kur'an'ı Kerimde'ki 1418 Şanlı Ayetleri dikkatlerinize ayetleri dikkatle okursanız Allah Katındaki Yüce Şanını görecek ve Şan-ı Muhammedi'nin önünde tazimle eğileceksiniz. Şah-ı Risalet Efendimiz, öyle söylendiği gibi “sadece bir tebliğci” değildir. Onun Yüce Şanını açıklayan ayetler apaçık ortadadır. Fahri Alem Efendimiz hakkında Allahü Taâla “üsvetün hasenetün” , “Vema erselnake illa rahmete’n li’l alemin – Seni Alemlere rahmet olarak gönderdim” Enbiya, 107 ayrıca bir Hadis-i Kutside de “Muhammedi Vechimin- Yüzümün nurundan yarattım” buyurmaktadır. KaynakAbdül Kadir Geylani Hazretlerinin Sırrül Esrar kitabı Vechi, kendisi demektir. Yani “Zatımın nurundan yarattım” demektedir. Ayrıca en güzel ve ahlak-ı hamidiyenin öğülmüş ahlakların sahibi olduğunu da "Ve inneke le' alâ hulukin azim-Muhakkak ya Muhammed sen çok büyük bir ahlak üzeresin" ayeti bildirmektedir. Bu ayetin "senin yaratılışın çok büyüktür"anlamıda vardır. Kalem, 4Şimdi bu üç kutsal, ilahi görüş Şan-ı Muhammedi’yi apaçık belirtmektedir. Şöyle kiAllahu Taâla “üsvetün hasenetün” demekle ; “Hz. Muhammedde en güzel, en yüce sıfatlar- nitelikler vardır” buyurmaktadır. “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim” ayeti ise bize Hz. Muhammed’in “Allah’ın Rahmeti” olduğunu açıklamaktadır. Allah’ın rahmetinden daha yüce bir şey yoktur, olamaz. Çünkü Allah’ın rahmetine-acımasına bütün yaratıklar muhtaçtır. Yani O Rahman olan Allah’ın “Rahmet” sıfatıdır. Peygamberimiz Allah’ın “rahmet- acıma” sıfatıdır. Çünkü bu ayetle Allah apaçık “Sen Benim Rahmetimsin” buyuruyor ve “Sen Benim Yüzümün Nurusun” Efendimiz “Ben Allah’tanım ve Müminler de bendendir”demiştir. Sırrül Esrar, sayfa 70-75, Abdülkadir Geylani Hazretleri Şimdi, bu hadis Resulullahın Allah’ın ilk ruhu- ilk belirtisi olduğunun da Ali Efendimiz ile ilgili Hadislerde ise Hz. Muhammed “Ali benden, ben de Ali’denim” buyurmaktadır. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Sayfa 244, 247, 255 Öyleyse bu İlk Ruh’a “Hz. Ali” de ey kardeşlerim, bu ayetler ve sunduğumuz 1418 ayet Hz. Resulullahın yüce sıfatlarını- vasıflarını-niteliklerini, Onun diğer insanlardan bu sıfatlarıyla çok üstün olduğunu, bu sıfatlar karşısında hiçbir zaman kendimizi Ona benzetemeyeceğimizi bildirmektedir. Bu ayetler Onun sadece insan olarak beşeri yönüyle bize benzediğini, Onda çok kutsal sıfatlar bulunduğunu vurgulamaktadır. Şanı Muhammedi’nin evrende Güneş gibi olduğunu, Ona hiç kimsenin benzeyemeyeceğini, onun yanında diğerlerinin ancak yıldızlar gibi olduğunu bilmenizi Taâla Kur’an’da bir güneş için “sirac- çok keskin, göz kamaştırıcı ışık”, bir de sadece Hz. Muhammed Aleyhisselam için “sirac” kelimelerini Kur’an da Güneşin bir adı da “sirac”, Hz. Muhammed’in bir adı da “sirac”dır. Sure-i Ahzab 46. ayette aynen şöyle yazılıdır “Ya eyyühennebiy! inna erselnake şahiden ve mübeşşiren ve nezira, ve da’iyen ilallahi, bi’iznihi ve siracen müniyra- Ya Nebi Muhammed Seni, şahid, mübeşşir, ve nezir olarak Allah’ın izniyle Allah’a davet edici olarak ve nur saçan sirac-keskin ışık olarak gönderdim.” Rabbimiz bu ayette Peygamberimizin “sirac” olduğunu buyurmaktadır ki Allah güneşe de “sirac” demektedir. Yani Hz. Muhammed evrende güneştir. Diğer Peygamberler, Veliler, İyi insanlar da onun yanında yıldızlar gibidir. Yani O Peygamber Efendimiz “nur saçan güneş”tir ve bu, Kur’an ile sabittir. Ayrıca “şahit” dir buyurmakla “Sen Allah’ı gören ve gözetensin” buyurmaktadır. Çünkü şahit, gören ve gözeten anlamındadır. Yani Oaynı zamanda bizi gözetmektedir, gözeticimiz-koruyanımızdır, şefaatçımızdır. Zaten, Sure-i Tevbe de bir ayette “ Sellu Aleyhim inne salateke sekenün lehüm- Sen onlara müminlere dua et, selat et, senin selatın duan onlar için sekinedir.” buyurmaktadır. Sekine, onlara huzur verir, rahat verir. Onları huzura rahata kavuşturur. İmanlarını arttırır- kuvvetlendirir ayet de Peygamberimizin duasının Allah tarafından kabul edildiğini gösterir. Sure-i Muhammed’de “Falem ennehu; La ilahe illallah vestağfir lizenbike ve lil Müminine vel müminat-Bil ki Ya Muhammed Hu-O- Allah’tan başka ilah yoktur. Kendin için de, mümin erkekler ve mümin kadınlar için de istiğfar et. Allah’tan mağfiret-bağışlama dile” Muhammed, 19 buyurmakla müminler için “dua etmesini ve bağış dilemesini” istemektedir. Bu ayetler de Allahu Taâla’nın Peygamberimize şefaat etmesi için izin verdiğini apaçık bütün insanlar ve bütün mahlukat minnettardır. Sevgimiz, selamımız, şükranımız Onun üzerine konuda en son sözümüz o ki, Rabbımız Allah “Vema sahibikun bi mecnun – Ey Müminler sahibiniz Muhammed mecnun-deli değildir.” Tekvir, 22 Ayrıca sizin incinmeniz Peygambere ağır gelmektedir. Ve O size müminlere çok düşkündür. Ve Müminlere rauf ve rahimdir. “Rauf”, insanın içine ilham ederek onu esirgeyen; “Rahim”, çok acıyan demektir. Ve bu iki isim Rauf ve rahim Allahu Taâla’nın sıfatlarıdır. Allah’a ait sıfatlardır. Ama Allah, Hz. Muhammed’in “rauf ve rahim” olduğunu bize söylemektedir. Sure-i Tevbe, 128-129“Ayrıca O size Allah’ın kelamını Kur’an’ı okur, sizi tezkiye eder içinizdeki fücuru giderip sizi paklar, size Kitabı, hikmeti ve Peygamberliğin ne demek olduğunu öğretir. Sizin bilmediklerinizi size öğretir” ayetleri vardır.Bakara 151-Cuma 2Öyleyse Hz. Muhammed Müminlerin sahibidir. Sahip; “ardında duran onları maddi manevi koruyan, kol kanat gerip sahiplik eden” anlamınadır. Bu durumda, bu ayetler doğrultusunda, Peygamberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed bizim sahibimizdir, O asla deli değildir. O diğer akıllar karşısında güneş gibidir. Külli-bütüncül akıldır, külli-bütüncül ruhtur. Bütün akılların beşerin Seyyidi-Efendisi Cenab-ı Muhammede’e ancak kendini bilmez, münkir, inkarcı Ebu Cehiller, münafık- gizli kafir Ebu Süfyanlar deli derler. Kur’an’ı okuyupta bir zerre aklı ve izanı olanlar, insafı olanlar asla Hz. Muhammed’e deli diyemezler. O Şanı yüce Muhammed bizim sahibimiz, koruyucumuz, şefiimiz ve müzekkimiz- paklayıcımız, muallimimiz- öğretmenimiz, bize bilmediklerimizi öğreten, irşad eden Mürşidimizdir. İlham yoluyla bizi esirgeyen, bize Allah Peygamberimiz için “Ve inneke le tehdi ilâ sıratın müstakim ilâ…Şura 52- Ya Muhammed muhakkak Sen insanları ve müminleri doğru yola ihda edicisin. Yani “hidayet” edicisin. O doğru yol ki göklerin ve yerin mülkü kendinin olan Allah’ın yoludur. İşte bu Allah’ın yoluna hidayet ederek götürürsün”.Şura, 52 Bu ayete göre Allah Peygambere hidayet yetkisi vermiş oluyor. Yalnız bir farkla ki, Hz. Muhammed bir kimseyi sevse bile Ebu Leheb gibi ki Hz. Muhammed Ebu Leheb’i de severdi hatta “Tebbet yeda ebi Lehebin” suresini sık sık okuyanlara veya birine “Kur’an’da başka sure kalmadı mı da bunu okuyorsunuz” demiştir. Münafıklar, Emevi taraftarları, bunun yerine Ebu Talib’i koymuşlardır. Ebu Talib’in Peygamberin hamisi olduğu, ölünceye kadar onu koruduğu sabittir. Allah Peygamber’e yardım eden, Peygamberi koruyan birine hidayet etmeyecekte, Peygambere ve müminlere Mekke’nin Fetih Gününe kadar zulmeden, işkence yapan, küfreden, söven, hakaret eden, hatta Mekke’den çıkaran zalim Ebu Süfyan ve zalim ailesine ve emsaline mi hidayet edecek? İşte bunlar Hz. Ali aleyhtarıdırlar. Hz Ali’yi direkt kötülemiyorlar, babası, Peygamberin amcası ve hamisi Ebu Talibi kötülemek yoluyla Hz. Ali ve Haşimileri kötülemek istiyorlar. Nerdeki Haşim ailesinden bir tane günahkar çıksa, onunla bütün o müttaki Haşim ailesini kötülemek isterler.. ve “inne ekremeküm indallahi etkaküm“ ayetini kullanırlar. Yani “Allah’ın yanında müttakiler şereflidir- kerimdir.” Bir defa Hz. Ali müttakilerin imamıdır. İlmin kapusudur. Muttaki olmak için haşyet sahibi olmak lâzımdır. Haşyet ise ilimle olur. İlim ise zahir batın ilimlere vakıf ilme ermeyenler haşyet sahibi olamazlar. Onlara “zahiri Alimler” denir. “Maneviyatı bilmeyen âlimler” yani “fıkıh bilginleri” Ali ulemanın reisidir, piridir, mürşididir, imamıdır. Bunu bütün bilginler kabul etmişlerdir. Onun içiin de ona“keremellahu vechehu” buyurulmuştur. Allah, onun yüzünü şerefli kıldı. Arapcada “veche” bir kimsenin zatı için Allah Hz. Ali’yi şerefli kılmıştır. Bu söz, hiçbir Ashap ve Evliya için kullanılmamıştır. Bütün büyük Tasavvufcular ve müttakiler genellikle zürriyet-i Muhammed ve zürriyet-i Ali’ selamı onların üzerine hidayet konusunda bir şey var; Hz. Muhammed, Enbiyalar, Evliyalar kendileri istese de, o istedikleri sevdikleri de olsa, ki bu sevdikleri akrabaları , arkadaşları olsa dahi, o insanlar iman etmek istemedikçe, hak yolu istemedikçe onlara hidayet edemezler. Şefaat edemezler. Çünkü Allah galip olur, engel olur. Allah galiptir. Yalnız bir insan, kendisi gelip, Hz. Muhammed’den, Peygamberlerden ve Evliyalardan hak yolu talep ederse, işte o zaman onlara hidayet ederler. Onlara ilham ederler, onları esirgerler, onlara acırlar, onlara sahiplik ederler, onları irşad ederler. İşte “Muhakkak ya Muhammed sen doğru yola hidayet edicisin” ayeti bunun Hakkı istemeyene Peygamber hidayet hakkı isteyene, sevene, yönelene Hz. Muhammed hidayet eder. Bu ayetle hani Allah’tan başka hidayet edici yoktu? Bu ayet neyi gösteriyor? Hani içlerine ilham edici, onları esirgeyici, insanlara acıyıcı, insanlara dua edici yani şefaat edici, insanlar için Allah’tan mağfiret- bağışlanmalarını dileyici, sahiplik edici, tezkiye edici, muallimlik edici, öğretmenlik edici, kimse yok idi?Bu yukarıdaki ayet ve hadislerle açıkladığımız gerçekleri nasıl inkar edecekler? Ve “Allah ile kul arasına kimse giremez” diye Allah’ın Peygamberlerini bertaraf edecekler… El insaf bu saydıklarımız Şanı Muhammedi’nin yüce ve mukaddes içinde Güneş ve Ay ne ise iç alemde Ruh-u Azam Muhammed Aleyhisselam odur ve Şahi Velayet, İlmin Kapısı Hz. Ali Efendimiz Ay gibidir. Diğer Peygamberler, Veliler ve Peygambere ilk inanan gerçek Ashaplar Yıldızlar RİSALET CENAB-I MUHAMMED, ŞAH-I VELAYET Hz. ALİ, PEYGAMBERLER VE VELİLER YANİ İNSAN-I KÂMİL “İLAH” DEĞİLDİR ANCAK “İLAHİ VASIFLAR” TAŞIRLAR. ONUN İÇİN İNSAN-I KÂMİLE “EY HAZRET-İ İNSAN” DİYORUZ VE ÖNÜNDE MUHABBETLE ve son Peygamber “Hz. Muhammed”dir. O mukaddes Peygamber ki O “Ruh-u Azam”dır, “Ruh-u Evvel”dir. Bizim sevgili Nebimizdir, şefiimizdir, kurtarıcımızdır. Velimiz, Mürşidimiz Pirimiz ise şanı yüce Hz. Ali’dir. Onun için diyoruz ki“Aman ya Nebimiz Muhammed, meded ya Velimiz, Mürşidimiz Ali”Sallu alâ Muhammed Sallu alâ Ali….Kâzım Yardımcı Adıyaman'lı31 Ekim 2004
ve inneke le ala hulukin azim