KurtuluşSavaşı ile ilgili kompozisyon. Kurtuluş Savaşı Türk milletinin en büyük sınavıdır. Bu savaşta millet olarak kadın-erkek, yaşlı-genç herkes taşın altına elini koymuş; herkes canını seve seve bu uğurda vermeye hazır olmuştur. 1.
BirinciDünya Savaşı sırasında cepheye giden 2 milyon 850 bin yiğitten ancak 560 bini sağlam kalmıştı. Bunlardan 600 bini şehit olmuş, bir milyon 500 bini ise yaralanmıştı. Bu yaralıların 700 bini ise ya gözünü, ya kolunu ya da bacağını kaybetmişti. Bu eser; "Kurtuluş mücadelesi nasıl kazanıldı?"
Bu Antlaşma Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin, Kurtuluş Savaşı içinde İtilaf Devletleri’nden biriyle ve bir batılı devletle yaptığı ilk anlaşmadır. Ankara Antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurulmuş bulunan İtilaf Devletleri bloğu parçalanmıştır. İngiltere Anadolu’da yalnız kalmıştır.
Turk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mumkun değildi 19 Mayıs 1919′da Ataturk ’un Samsun ’a cıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Ataturk ’un onderliğinde Kurtuluş Savaşı ’nı başlattı Amasya Genelgesi ’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı Daha sonra 27 Aralık 1919′da
Kurtuluş Savaşı 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası işgallerin başladığı ve boğazların İngilizlerin kontrolüne geçtiği dönemde başlayan bir milli mücadeledir.
E5XlkEk. Kurtuluş Savaşı ve Atalarımız İle İlgili Kompozisyon Fidan Kurtuluş Savaşı ve Atalarımız İle İlgili Kompozisyon Nice şehit vermemize rağmen kazanamamıştık Savaşını. Yurdumuz düşmanlar tarafından işkâl edilmişti. Yüreklerimizdeki ateş sönmeden tek umudumuz yeni bir savaş hazırlığı idi. Kana doymuyordu toprak. Daha kaç annenin ciğeri yanacak kaç evin bacasına ateş düşecekti? Kim bilir daha kaç çocuk yetim ve öksüz kalacaktı. Bizler sıcacık battaniyelerimize sarılırken onlar kanlı şehit kefenlerine sarılıyordu. Bizler yuvamızda otururken onlar mermi taşıyordu. O da bir çocuktu, çocukluğunu yaşayamamış bir çocuk. Bir çocuk ne isterdi ki park, oyuncak ve çikolatadan başka? Fakat o bunları bilmiyordu bile. Onun tek hayali ve bitmeyen duası savaşın bitmesiyle birlikte ailesinin yanında olmasıydı. Her an korkuyla yaşıyordu Türk kadını. Her atılan bombayla çığlıklar yayılıyor, feryatlar yakılıyor, yürekler sızlıyordu. Kurtuluş Savaşı’nda M. Kemal Atatürk önderlik etmişti. Tam 4 yıl sürmüştü bu gönüllerin destanı. Bu destan uğruna nice şehitler verilmiş, iç ve dış düşmanlarla zorlu mücadeleler yaşanmıştı. Artık egemenlik halkın elindeydi. Yurdun dört bir yanına bayram kokusu sinmişti. Serildi yurdun önüne yeni parlak ufuklar, kayboldu kızgın kara bulutlar. Açıldı kırmızı beyaz göklerin süsü… Kutsal topraklarda güçlü bir ulus ilan edildi. Bugün zaferdi, bugün bayramdı, bugün şandı, bugün şerefti, bugün kurtuluştu. Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı yüreğimin en derinindeki sevgiyle damarımda damla damla akan hürriyetimle kutluyorum. Atam ve vatan uğruna canını vermiş ey şehitler, sizlere selam ve sevgi olsun. Biz Türk çocuğu, Türk evladıyız. En kutsal görevimiz, kan kokusuyla altın değerini almış bu toprakları ebediyen muhafaza etmektir. Her yanımda taşta, toprakta olan siz atalarımı saygı ve sevgi ile anıyorum. Cevap Kurtuluş Savaşı ve Atalarımız İle İlgili Kompozisyon Deli Sevdam Kurtuluş Savaşıyla ilgili yazı örneği Kurtuluş savaşı Vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919′da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919′da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920′de TBMM’yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu. TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. “Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü”nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi. Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e “gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld”. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922′de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı. Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı. Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922′de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline “dur” diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.
. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü Kurtuluş Savaşı, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun Kurtuluş Savaşı, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nunİtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadele. Ayrıca İstiklal Harbi ya da Milli Mücadele olarak da bilinir. 1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı, dört belirgin döneme ayrılabilir Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemi Mondros Mütarekesi'nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim 1918'den, Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya yola çıktığı 19 Mayıs 1919'a kadardır Örgütlenme dönemi Mayıs 1919'dan, Ankara'daki Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı Nisan 1920'ye kadardır. Hakimiyetin sağlanması dönemi Nisan 1920'den, Londra Barış Konferansı'nın ikinci safhasının başladığı Mart 1922'ye kadardır. [1] Barışın sağlanması dönemi Mart 1922'den, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923'e kadardır. İstanbul işgali, Kasım 1918 Yunan zırhlısı "Kilkis" yanındaki muhrip "Psara" 6 Kasımda Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasımda işgal güçleri Çanakkale'den geçti. 13 Kasım 1918'de Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a müttefik askerleri geldi. 23 Kasım 1918'de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. 9 Şubatta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif 'Kara Gün' başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları korumak olduğu. Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan verilecek kararların geçerli olduğunu ilan etti. İstanbul sularına 55 parçalık donanma demirledi ve 3000 civarında asker karaya çıkarılarak işgal hızlandırıldı.[kaynak belirtilmeli] Çoğunluğu İngilizlerden oluşan bir subay grubu ve asker grubu meclisi bastı ve kapattı. Böylece TBMM açılana kadar halkın sesi kesildi. Milliyetçi ve milli mücadelenin devamını sağlamak amacını güden milletvekillerini Malta'ya sürgüne gönderdiler. Bu vekillern bir kısmı 1921'de bir kısmı da 1922-1923 arasında Anadolu'ya döndüler. Kuva-i Milliye Ana madde Kuva-i Milliye İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş hareketi örgütlediği anlaşıldı. Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunanlılara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele etmekti. Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli yöntemlerle önemli servete ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki yanlısı zümrelerin konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle müttefik devletlerin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı. 1919 başlarından itibaren Kuva-i Milliye milli kuvvetler adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girdiler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce yönetilmekteydi. 1919 Şubat ayında Müttefik Yüksek Komutanlığı, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla üst düzey bir Türk komutanının özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya gönderilmesini önerdi. 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar Kahramanı" ve "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari Padişahın Onursal Yaveri" Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla, padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi. İzmir işgali, Mayıs 1919 Daha çok bilgi için İzmir'in İşgali Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı. ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart dolayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar. İzmir'in işgali kansız İmparatorluğunun son padişahı Sultan Mehmed Vahdettin Halife kimliğini ve parçalanan imparatorluğun padişahı ünvanını korumak için İngilizler ve Yunanlılar başta olmak üzere tüm müttefiklerle iyi İzmir'in işgalini 1 gün önceden bildiğinden İzmirdeki Osmanlı Ordusuna karşılık vermemesini emretmiştir. Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlılara teslim oldu. İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı Bir Türk Subayı Evzon askerinin "Zito Venizelos" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk Subayı 22 kez süngülendi ve şehit oldu. Yunanlılar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu. İşgal başladığı sıralarda, bu görüntüye daha fazla tahammül edemeyen gazeteci Hasan Tahsin, silahını çekip ateşleyerek en öndeki Yunan bayraktarını başından vurmuştur. Bu hareket, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk kurşun olarak kabul edilir. İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar yüzünden kullanılamayan mücadele eteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım asker istifa ederek milli mücadeleye katıldı. Aynı zamanda İzmir'de kalan Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti. Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye destek vermek amaçlı olarak göç ettiler. "Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor, üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi. Şehrin diğer yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların temsilcilerinin" gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu. Lord Curzon'un 18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi. barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde kadar Türk öldürüldü."[2] İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir. 1920 Nisan'ından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'a kadar Batı Anadolu'nun büyük bir bölümünü de işgal altına almıştır. Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920 Daha çok bilgi için Türk Kurtuluş Savaşı'nın düzenlenmesi Yunan Ordusunun Panormos Bandırma'a girişi Yörük Ali Efe Gurubu Sivas Kongresi Delegeleri toplu halde Paris'te toplanan uluslararası Barış Konferansı, o günlerde açıklanması beklenen Türk Barış Antlaşmasını, 1919 Mayıs başlarında belirsiz bir geleceğe erteledi. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri, müttefik devletlerin kararıyla İzmir'i işgal etti. Ulusal bir felaket olarak görülen bu olay, Türkiye çapında müthiş bir ulusal tepkiye yol açtı. 23 Mayıs'ta Fatih ve Sultanahmet'te Türk siyasi tarihinin o güne kadarki en büyük kitle gösterileri düzenlendi. Direniş fikri, İttihat ve Terakki yandaşlarının görüşü olmaktan çıkarak tüm ülke sathına yayıldı. 21 Haziran'da Mustafa Kemal, Anadolu'daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan Kâzım Karabekir, Refet ve Ali Fuat Paşalar ve Ege bölgesinde asayişi sağlamakla görevlendirilen Rauf Bey ile Amasya'da buluşarak Amasya Tamimi'ni yayımladı. Bildiri, ulusal bağımsızlığın ancak ulusun "azim ve iradesi" ile sağlanacağını vurgulayarak, ülke çapında bir direniş hareketinin işaretini vermekteydi. 23 Temmuz'da Kâzım Karabekir'in öncülüğünde Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Kongresi, askeri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal'i kongre başkanı seçti. Kongre, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi olasılığına karşı direnme kararı alırken, Türkiye'nin kalkınması için Amerikan mandası fikrine açık kapı bırakmamaktaydı. 4 Eylül 1919'da Türkiye'nin her yanından gelen delegelerin katılımıyla Sivas'ta toplanan kongrede, genel seçimler yapılıp yeni Mebusan Meclisi kuruluncaya kadar İstanbul hükümetiyle tüm resmi bağların kesilmesi kararlaştırıldı. Ülke çapında yeni bir idari ve siyasi örgütlenme kurmak amacıyla bir Heyet-i Temsiliye kuruldu. Kasım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın Fransızlarca işgali üzerine, Heyet-i Temsiliye tarafından yönlendirilen direniş hareketi başlatıldı. Direniş umulmadık bir hızla başarıya ulaşarak 1920 Mayısı'nda Fransızları ateşkese zorladı. Osmanlı Meclisinin açılması ve Misak-ı Milli, Kasım 1919 - Ocak 1920 Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda son Osmanlı Meclis-i Mebusanı 1920 oluştu. Meclise Anadolu'dan sadece Milli Mücadele yanlısı milletvekilleri seçildi. İki ayrı ilden milletvekili seçilen Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a gitmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan vekili olan Rauf Orbay Meclis reisliğine seçildi. 28 Ocak 1920'de Mebusan Meclisi daha sonra Misak-ı Milli adıyla anılan “Ahd-ı Milli Beyannamesi”ni kabul etti. Beyanname, Mondros Mütarekesi sınırları içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya kadar mücadeleye devam etmeyi öngörmekteydi. Osmanlı Meclisinin kapatılması, Mart 1920 16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan da dahil olduğu halde Babıali ve bütün hükümet daireleriyle beraber İstanbul, İngilizler tarafından cebren ve resmen işgal edilmiştir. İngiliz birlikleri İstanbul'daki önde gelen Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar. Ayrıca telgrafhaneler de işgal altına alınmış ve resmi makamlar arasında iletişim imkânı kalmamıştır. Bu şartlara göre, Anadolu, İstanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten mahrum kalmıştır. İstanbul’daki olağanüstü hal, ortaya Osmanlı Devletinin kimin idaresi ve hangi güçlerin kanunlarının geçerli olduğu sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda Mustafa Kemal Temsil Heyetinin başkanı olarak "Bu hareketin Anadolu’da Osmanlı Kanunlarının yürürlüğünü engellemeyeceğinden ve her ne şekilde olursa olsun alınacak önlemlere Osmanlı milleti uygarlık yeteneği özellikle dikkat çekici bulunduğundan kanun dışında hiç bir işlem yapılmaması ve bütün görevlerin özenle yapılması hayatımızın gereklerindendir" diye genelge yayınlamıştır [3]. Bunun üzerine Meclis 18 Mart 1920 bir toplanarak kendini feshettiğini açıkladı. Meclisin kendini feshettiği açıklaması Padişah’ın Nisan 11 1920'de ikinci meşrutiyetin sona erdiğini açıklaması ile bir başka Meclis oluşturma yolunu kapatmıştır. Aynı gün Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah'ın, "Padişah ve Halife kuvvetleri dışındaki millî kuvvetleri kâfir ilan eden ve katlinin gerekli" olduğunu bildiren fetvası "Takvim-i Vekayi"de yayınlandı. Padişah Osmanlı Devleti'nin tarihinde bir bölümü kapatmayı amaçlamış ve kendi otoritesi dışında bulunan bütün güçlerin millî kuvvetleri devlet karşıtı olduğunu ilan etmiştir. Padişah ve atadığı hükümetler Osmanlı devletinin idaresine tek otorite durumuna gelmişlerdir. Hakimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 1922 Büyük Millet Meclisinin açılışı Yunan Ordusunun Edirne'ye girişi 12 Temmuz 1920 Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri karşı taraflara Anadolu'yu kendisinin temsil ettiği ve onun içinde olmadığı hiçbir barışın geçerliliği olmadığını kabul ettirmesi çabasıdır. Bir yandan uluslararası destek ve yardım arayışına girilerek, Batum'un geri verilmesi karşılığında Sovyetler Birliğinden mali yardım sağlandı. Öbür yandan Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki düzensiz direniş gruplarını tasfiye ederek düzenli bir ordunun kurulması için adımlar atıldı. Askeri olarak karşısına çıkacak bütün güçlerle baş edebilecek düzeyde olduğunu kanıtladı. Büyük Millet Meclisi açılması, Nisan 1920 Osmanlı Meclisinin fes edilmesi yeni bir meclisin, bir kurucu meclisin, gerekliliğini doğurmuştu. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı. Sultan İstanbul'da idi ve Mustafa Kemal "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti. Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler yapıldı. 16 Mart 1920'deki baskından kurtulan milletvekilleri gizlice Ankara'ya geçtiler. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan bakınız İsyanlar İç Cephe ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı. Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de Ankara'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde toplandı. Bu tarihten itibaren İstanbul hükümetinin etkisi İstanbul kenti ve çevresiyle sınırlı kalırken, Ankara'da oluşturulan Meclis ve hükümet, fiilen Türkiye'nin yönetimini ele aldı. Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildi İsyanlar İç Cephe Mustafa Kemal Paşa, Çerkes Ethem Bey ve Kuva-yi Seyyare askerleri Tekâlif-i Milliye Kanunu ile, ordunun finansmanı için ağır vergiler kondu. Vergi vermeye ve askere alınmaya karşı koyanları sindirmek için İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Tek celsede idam kararı alma yetkisine sahip olan İstiklal Mahkemeleri, Ergun Aybars'ın araştırmalarına göre 2000 dolayında idam kararı verdi. Kuva-yı Milliye'yi dağıtma girişimi bazı bölgelerde başarılı olurken, bazı Kuvayı Milliye birliklerinin yoğun direnişiyle karşılaştı. Kasım 1920'de başlayan ve Ocak 1921'de yenilgiye uğratılan Çerkez Ethem İsyanı bu direnişlerin en önemlisidir. Ermeni Savaşı Doğu Cephesi Kâzım Karabekir Gümrü Antlaşması'nı imzalamak için yola çıkmadan önce Dünya Savaşı sonunda Kuzeydoğu cephesi Müttefik devletlerin talebi doğrultusunda 1914 Osmanlı-Rus sınırına çekilmişti. Bu sınır Ardeşen-Yusufeli-Oltu-Bayezit hattından geçiyordu. Sınırın öte yanında 1918'de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu. 1920 Eylülünde Türk-Rus mutabakatının sağlanması üzerine 28 Ekim 1920'de Kâzım Karabekir komutasında harekete geçen Türk kuvvetleri, 10 gün süren bir harekât sonunda Ermenistan'ı kesin yenilgiye uğrattı. Bu harekâtta Türk tarafı 46 şehit verdi. 1 Aralık'ta imzalanan Gümrü Antlaşması ile Türk-Ermeni sınırı, 1878 öncesindeki Osmanlı-Rus sınır hattına çekildi. Bu sınır, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırıdır. 2 Aralık'ta Kızıl Ordu Ermenistan'ı işgal ederek bağımsız Ermenistan'ın varlığına son verdi. Fransız Güney Cephesi 9 Şubat 1921'de Antep'in teslimiyle Fransız Ordusuna esir düşen Türkler Türk-Fransız Cephesi veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı Milli kuvvetlerin Fransız lejyoner birliklerine Fransız, Cezayir ve Ermeni Askerlerinden oluşan karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır. İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler. İşgalin sonlandırılmasında Sütçü İmam'ın oğlu Karayılan Mehmet 6400 civarında şehit vererek Fransızlara kendi birliğinin onlarca misli kayıp verdirdi böylece Karayılan Antep'te efsane oldu. Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı 12 Şubat 1920. Urfa şehrinde Ali Saip Ursavaş Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı. Üsteğmen Salih’in Şah arkasından TBMM ile Ankara Anlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar. Yunan Savaşı Batı Cephesi Afyonkarahisar civarında Türk güçlerinin ileri atılımı 20 Temmuz 1921'de işgal edilen Eskişehir'deki Yunan birliği Buradaki Savaşlar,İzmir-Bursa-Balıkesir-Kütahya-Eskişehir hattında gerçekleşti. Müttefik devletler tarafından 18 Nisan 1920'de Paris'in Sèvres banliyösünde ilan edilen Sevr Antlaşması Türkiye'den önemli bazı toprakların alınmasını ve Türk devletinin müttefikler kontrolü altında bir tür yarı-bağımsız statüde yönetilmesini öngörmekteydi. Türk tarafının anlaşmayı imzalamaktan kaçınması üzerine müttefikler, Yunan ordusunu Anadolu içine sevk ettiler. Temmuz ayında Bursa, Ağustos'ta Uşak Yunanlılar tarafından işgal edildi. Yıl sonunda Yunan ordusu Eskişehir ve Kütahya'yı tehdit etmeye başladı. Bu sırada çıkan Çerkez Ethem İsyanı Türk savunmasını zor durumda bırakarak, Yunanlıların mevzilerini ilerletmesine yardımcı oldu. Batı Cephesi komutanlığına atanan İsmet Bey, Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de İkinci İnönü Muharebesi'nde Yunan ilerlemesini durdurdu. İnönü zaferleri, milli ordu projesinin başarısını kanıtlayarak hükümetinin otoritesini pekiştirdi, Milli Mücadelenin nihai zaferine olan güveni sağladı. 27 Mart'ta Afyon'un kaybedilmesi bu zafer duygusunu ancak kısmen gölgeleyebildi. Temmuz 1921'de Yunan Kuvvetleri Garp Cephesi ordularını Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde yenilgiye uğratarak çevirme harekatıyla yok etmek üzereyken, komutayı bizzat ele alan Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa, Türk birliklerini süratle geri çekerek Sakarya nehri kıyılarına çektiler. Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül arasında süren Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunan taarruzu püskürtüldü. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Paşa'ya müşir mareşal rütbesi ve Başkumandan payesi verildi. Nihayet 26 Ağustos 1922'de Afyon'un doğusundaki mevzilerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanlıları kesin yenilgiye uğrattı. Tamamen dağılan Yunan ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuvvetlerinin eline geçti. Nihayet 9 Eylül'de Türk orduları İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi. Londra Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922 1921 yazında Londra Barış Konferansı ile müttefikler Sèvres Antlaşmasını Ankara hükümetine kabul ettirmek istediler. TBMM hükümetinin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu bu kez Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti. Sakarya Meydan Muharebesi bir güç gösterisi olarak gerçekleşti. 1922 yılının ilk yarısı sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti. Bu dönemde değiştiriliş Sèvres Antlaşmasını ortaya atıldı. Bu yeni çözüm Sèvres hükümlerini yumuşatılmış şekli olmaktaydı. Barışın sağlanması, Mart 1922 - Kasım 1923 2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu komutanları soldan sağa komutanı Dimaras, komutanı Başkumandanlığına yeni tayin edilen Trikupis, Kurmay Albay Adnan Bey, komutanı Dighenis Diyenis, Yüzbaşı Emin Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar içinde Cumhuriyet ile yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır. Mudanya Mütarekesi, Eylül 1922 Daha çok bilgi için Mudanya Mütarekesi İzmir'in kurtuluşundan birkaç gün sonra Türk ordusu İngiliz işgalinde bulunan Çanakkale Boğazı karşısında mevzilenerek İngilizlerin çekilmesi için bir ültimatom verdi. Çanakkale Krizi adı verilen bu olay üzerine, 15 Eylül'de başbakan Lloyd George başkanlığında toplanan İngiliz kabinesinin Liberal Parti'li bazı üyeleri ültimatomu reddederek, İngiltere ile Türkiye arasında savaş çıkmasına yol açacak bir politika benimsedi. Ancak İngiliz kamuoyunun sert tepkisi üzerine koalisyon ortağı olan Muhafazakâr Parti hükümetten çekildi. Lloyd George hükümeti 19 Ekim'de düştü. 11 Ekim'de İngiltere ile Ankara hükümeti arasında Mudanya'da ateşkes imzalandı. Ateşkes anlaşması en kısa zamanda İsviçre'nin Lozan Lausanne kentinde bir barış konferansı toplanmasını öngörüyordu. Saltanatın kaldırılması, 1 Kasım 1922 Vahidettin İstanbul’dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken 1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu. Şeklen "halife" unvanını koruyan VI. Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son Cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı ile Malta'ya sığınmıştır. Bunun üzerine 19 Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir. Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922 Lozan Barış Konferansı'nda Türk heyeti ön sıra; soldan sağa Reşit Saffet, Zülfü, Rıza Nur, İsmet, Zekâi, Muhtar, Münir, arka sıra; Atıf, Yahya Kemal, ?, Ruşen Eşref, Mustafa Şeref, Tahir, Cevat, Tevfik, Sabri, Seniyettin, ?, Mehmet Ali, Zühtü, Şevket, Yusuf Hikmet, Süleyman Saip, Fuat, Celâl Hazım, Hüseyin Daha çok bilgi için Lozan Barış Konferansı 20 Kasım 1922'de toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri İsmet Paşa ve Dr. Rıza Nur Bey idi. 4 Şubat 1923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı. Türkiye'de, müzakere edilen anlaşmanın Misak-ı Milli sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen Meclisin feshedilerek yeni Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23 Nisan'da yeniden toplanan konferans, 24 Temmuz 1924'te Lozan Barış Antlaşması'nı kabul etti. Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 [değiştir] Daha çok bilgi için Lozan Antlaşması Bu antlaşma ile Türkiye Hicaz, Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Kıbrıs ve Oniki Ada üzerindeki tüm haklarından vazgeçti; Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan egemenliğini kabul etti. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının silahsızlandırılarak uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakıldı. Osmanlı borçlarının bir kısmı silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun koşullarla ödenmesi kararlaştırıldı. Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması altında bazı haklar tanındı. Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki, adli ve mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı. Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum azınlığı ile Yunanistan'daki İslam azınlığın bazı istisnalarla zorunlu mübadelesine karar verildi. Cumhuriyetin İlanı, 29 Ekim 1923 [değiştir] Daha çok bilgi için Cumhuriyetin İlanı 29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu bu bilgiler sizin için arkadaşlar.....
1707 - Son Güncelleme Birinci Dünya Savaşı’ndan işgalci devletler tarafından bölünmüş olarak çıkan Osmanlı İmparatorluğu, başkent İstanbul dâhil bütün stratejik illerini kaybetmişti. Herkesin umutlarının tükenmek üzere olduğu bir anda Anadolu’da işgalcilere karşı başlayan isyan, kısa bir sürede tüm yurda yayılarak bir Kurtuluş Mücadelesi’ne dönüştü. İşte tarihin en göz kamaştırıcı Kurtuluş Mücadelesi’nin serüveni. Bir millet yeniden doğdu Kurtuluş Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yenik çıkmasından sonra Anadolu’da 1919 yılında başlayıp 1923 yılında bağımsız bir Türkiye’nin kurulmasıyla sonuçlanan mücadeleye verilen isimdir. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923’te Lozan antlaşması’nın imzalanmasıyla resmen sona erdi. İttihat ve Terakki Hükümeti istifa ediyor Birinci Dünya Savaşı’na Almanya ile birlikte giren Osmanlı devleti, Çanakkale’deki başarılı savunmaya rağmen diğer cephelerde özellikle İngiliz ordusuna karşı ağır yenilgiler aldı. Hemen hemen bütün cephelerde yenilen Osmanlı, işgalci devletler tarafından bölüştürüldü. Osmanlı’yı savaş süresince yöneten İttihat ve Terakki Hükümeti ise istifa etti. Muhalifler yurtdışına kaçıyor İttihat ve Terakki Hükümeti’nin önde gelen üç ismi Talat, Enver ve Cemal Paşalar, istifadan sonra yargılanmamak için yurtdışına kaçtılar. Ancak sonra genel af ilan edildi ve muhaliflerin İstanbul’a gelişine izin verildi. 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Hükümeti ağır bir yenilgiyi kabul etti.
Kurtuluş Savaşı haberleri ilk sayfaArama Sonuçları POLİTİKA2539 Gün 4 Saat 4 dk. önce yayınlandı ASAYİŞ2556 Gün 4 Saat 9 dk. önce yayınlandı KÜLTÜR-SANAT2637 Gün 8 Saat 4 dk. önce yayınlandı GENEL2666 Gün 7 Saat 27 dk. önce yayınlandı SPOR2676 Gün 1 Saat 38 dk. önce yayınlandı GENEL2683 Gün 23 Saat 39 dk. önce yayınlandı POLİTİKA2698 Gün 6 Saat 24 dk. önce yayınlandı GENEL2698 Gün 23 Saat 3 dk. önce yayınlandı POLİTİKA2701 Gün 22 Saat 57 dk. önce yayınlandı SPOR2702 Gün 18 Saat 51 dk. önce yayınlandı
Türkiye açısından Kurtuluş Savaşı, Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalan toprakları düşman ordularına karşı korumak için verilmiştir. Ülkemiz tüm işgalci kuvvetlere karşı mutlak zafer kazanmış ve hemen akabinde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Kurtuluş Savaşının Tarihi Resmi kaynaklara göre Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunan askerlerinin İzmir'i işgal etmesiyle başlamıştır. Bazı kaynaklar ise savaşın başlangıç tarihi olarak Atatürk'ün Samsuna çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919 tarihini vermektedir. Savaş toplamda 3 yıl sürmüş ve 11 Ekim 1922'de sona ermiştir. Resmi ateşkes ise 24 Temmuz 1923 tarihinde yapılmıştır. Kurtuluş Savaşının Nedenleri Nelerdir? Her savaşta olduğu gibi Kurtuluş Savaşında da ülke bazında farklı amaçlar ve gerekçeler var idi. Rusya için sıcak denizlere inmek için Tür topraklarının işgal edilmesi şarttı. Bununla birlikte Yunanistan, İngiltere ve Fransa ise Osmanlı Devletinden arta kalan toprakları aralarında paylaşmak için bu savaşı açısından da birçok farklı gerekçe olsa da asıl amaç işgal kuvvetlerinin tamamını ülkeden çıkarmaktı. Bu açıdan aynı zamanda bir bağımsızlık mücadelesi de olan Kurtuluş Savaşı daha çok işgalci kuvvetlere karşı bir savunma savaşıydı. Kurtuluş Savaşının Önemi Nedir? İlk işgal hareketinden resmi ateşkese kadar toplam 4 yıl süren Kurtuluş Savaşı sadece ülkemiz açısından değil dünya tarihi ve ülkeleri açısından da son derece önemli sonuçlar doğurmuştur. En başta işgalci kuvvetler ve diğer Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya Türkler için bağımsızlığın ne kadar önemli olduğu mesajı verilmiştir. Savaştan mutlak zafer ile ayrılmamız sömürge altındaki diğer ülkeler ve milletler için de bir feyz kaynağı ve büyük bir örnek oluşturmuştur. Başta Cezayir olmak üzere birçok ülke Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı bağımsızlık mücadelesini örnek alarak kendi mücadelelerini başlatmış ve bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Milletlerin kaderlerini tayin etme hakkı da bir kez daha tüm dünyaya Mücadele sadece ülkeler açısından değil millet ve insan yönüyle de önemli sonuçlara sahne olmuştur. Türk Milletinin son çare olarak gördüğü bu savaştan zaferle ayrılması 'Hasta Adam' olarak tanımlanan bir imparatorluğun hemen ardından yepyeni bir cumhuriyetin kurulmasında öncü rol oynamıştır. Ülke çapında yeniden elde edilmiş olan birlik ve beraberlik duygusu günümüze kadar
kurtuluş savaşı nasıl kazanıldı kompozisyon